22.5.10

Up İn The Air




" Ryan Bingham ( George Clooney ) Amerika'yı eyalet eyalet dolaşan bir kovucudur.Büyük şirketlerin  çok yoğun patronlarını bu zorlu dertten kurtarma görevine sahiptir.İşinin tüm duygusal zorluklarının yanı sıra yılın 300 gününü yollarda geçirmesi de cabasıdır. Ryan bu durumdan çok memnundur.Bir evinin , ailesinin ya da sırt çantasında omuzlarını kesen sorumluluklarının olmayışı onu mutlu etmektedir.Ancak yeni gelen eleman Natalie ( Anna Kendrick) ile beraber bu durum değişir.Natalie'nin yeni projesini uygulamaya başlayan şirket artık seyahat etmek yerine internet üzerinden chat yolu ile işlerini yapıp kazanç sağlamayı ummaktadır.Bu durum tüm hayat beklentisi on milyon mil puana ulaşmak olan Ryan'ı yere indirebilecek midir ?"


Juno'nun yönetmeni Jason Reitman'dan yine  güncel bir Amerikan hikayesi.Özellikle 2009'dan beri gelişen küresel krizle beraber oldukça artan işten çıkarılmalar hepimiz için tanıdık , bilindik bir durum.Ancak henüz izlemeye aşina olmadığımız bir hikaye. Ve bu durum film adına önemli bir artı olabilecekken  olumlu bir hale getirilememiş ne yazık ki .Film bir türlü Ryan Bingham üzerinden kişisel bir hikaye mi anlatmalı yoksa bir eleştiri mi yapmalı buna karar veremiyor.Bir yandan Ryan'ın sahip olduğu hayat üzerinden küçük insanın hikayesini anlatmaya çalışırken bir yandan da Chat yolu ile insan kovmaya kadar gelinen duygudan yoksun ,umarsız teknolojik gelişmelerin kullanılışı noktasına da değinmeye çalışıyor ama bir türlü bir yerde kalamıyor , tam olarak bir yere varamıyor .Ancak tüm bu olumsuzluklarına rağmen filmi seyrederken rahatsız olmuyor ve nasıl başlayıp bitiğini bile anlamayabiliyorsunuz da. Söylediğime karşı çıkacaklarında azımsanmayacak kadar fazla olabileceğini de biliyorum .Çünkü kim için nereye varacağını kestiremeyeceğiniz bir film.Söyledikleri ve anlatmak istedikleriyle bir yandan yakın ve anlamlı gelirken bir yandan da tam olarak ne istediğini bilmeyen bir hikayeden kesitmiş hissi de verebiliyor.Aynı zamanda tüm çelişkileri ile sıcak ve samimi de.
       İşte belki bu samimiyeti kuran en önemli faktörde George Clooney olsa gerek.Ryan Bingham karekterini her şeyi ile dolduran bir oyunculuk sergileyen Clooney için şunu düşünmemek elde değil bazen o mu role uyuyor rol mü ona uyduruluyor bilinmese de daima daha iyi performanslar sergiliyor ve  filmin içinden kopmayarak  karakteri oynuyor ve seyirciyi filme bağlıyor.Ve onun başarısı üzerinden filme sıfat biçmek de anlamsız oluyor böylece.Ancak isminin diğer oyuncuların yanında büyümesinde senaryonun ağırlığını taşıyor olmasının dışında Oscar'ın vazgeçilmezlerinden oluşu da etkili olmalı.Ancak eklemeden geçmemeli ki Natalie karakterini canlandıran Anna Kendrick de onun temposunu yakalamayı başarmış ve karekteri için oldukça iyi bir seçim olduğunu göstermiş ve bu senenin Oscar ödüllerinde en iyi kadın oyuncu adaylarından olmayı da başarmıştı .
         Tüm artı ve eksileri ile "Up İn The Air"  tam olarak yönünü bulamamış , ne anlatmak istediğine , nasıl anlatmak istediğine de karar verememiş bir film .Henüz yere inememiş ve havada kalmış. Ancak iyi oyunculuklarla da pekişmiş ve samimi.İzlemeli , görmeli , karar vermeli.Bir kayboluş hikayesi mi yoksa dahası var mı ?Görebilmekte miyiz?Gösterebilmekte mi?