31.12.10

Mutlu yıllar!

İçimizden doğan, içimizden geçen tek şarkıyla bu seneye elveda!
Tüm yaşananlarıyla...sana!

30.12.10

Black Swan

Vizyona girmesine oldukça zaman olduğu için dayanamayıp izlemiş olsakta sinema da seyretmeye fazlasıyla değer bir film olduğu için yorumlarda 25 Şubat'tan sonraya .Ama öncesinde ufak bir sızıntı...


SoundWorks Collection - The Sound of "Black Swan" from Michael Coleman on Vimeo.

29.12.10

American Express tracks Andrew Bird,The Antlers,Passion Pit

American Express, Andrew Bird, The Antlers ve Passion Pit'den yeni ZYNC servisleri için şarkı yazmalarını istemiş.Ve bu eğlenceli üç şarkı çıkmış ortaya.Biz sevdik, ya siz?

Andrew Bird-Manny's Montage

The Antlers-Bird Bank

Passion Pit-All These Trees

Wild Nothing

Bütün yaz dinlemeye doyamadık, gemini  kulağınızda kulaklığınız bisikletle turlar atıran bir albüm.O sıcak en bunaltıcı günlerde evinizin esen tek odasında uyuya kaldığınızda  eminiz ki arkada "Live in dreams" çalıyordur.Denizden çıkmak istemediğiniz o yaz sonu tatilinizde yanınızda "Summer Holiday" vardır.Soğuk soğuk pikelerin serili olduğu yataklardan geçip bir aynanın karşısında "chinatown" belki de... Kimbilir?

26.12.10

Atlas Sound- Artificial Snow

Her yeni yıl yaklaştığında bir Atlas Sound şarkısı isteyeceğiz artık sanırım.Çünkü bu kadar güzel melodiler duymak bize yeni, yeniden,hep dedirtiyor.Yine akustik gitar, ksilofon sesleri.Bu pazar sabahında herkese mutlu yıllar! 



Atlas Sound - "Artificial Snow (Bedroom Version)" from Josh Garlick on Vimeo.

İndirmek isteyenler buraya! Atlas Sound-Artificial Snow all versions

İngiltere Semalarından Diziler! No.2

Luther

Bbc’nin geçen bahar yayınladığı polisiye dizi Luther’ın ilk sezonu  4 Mayıs’ta başlamış ve 8 haziranda  sona ermişti.Ama bu kısacık sürede bizi etkilemeyi  başarmış ve geleceğinin ne olacağı konusunda merakla beklememize neden olmuştu.Ve bir süre önce güzel haberler geldi  2011 baharında 2. Sezonuyla Luther karşımızda olacak.Öyleyse izlemeyenler için şimdiden küçük bir tanıtım yapalım.

Luther adını  ana karakteri  DCI John Luther’dan alıyor .İngiltere polis teşkilatında daha çok ağır suçlarla uğraşan bir bölümde çalışan Luther  hafif çatlak bir polis.Ancak üslübu ve kendine has edalarıyla diziyi  çekici kılan bir faktör.Bunda hiç kuşkusuz İdris Elba’nın payı büyük daha önce kısa rollerde kendini gösteren Elba’nın şimdi büyük bir hayranı olduğumuzu söylemeden geçemeyiz.Özellikle bu senin  çok başarılı yapımlarından biri olan “The Big C”nin de “Lenny”sini canlandırmış olduğu notunu da düşelim.Diziyi çekici kılan diğer faktör ise ilk bölümünde  bir cinayeti çözmeye çalışan Luther’ın hayatına giren   “ Alice Morgan” oluyor.

Alice Morgan’la bir cinayet mahalinde tanışıyor Luther tüm ailesi öldürülmüş.Ancak Morgan  biraz farklı bir karakter bir bilim insanı olmasının yanı sıra pek de gizemli olmayan ancak seyrettiğimiz zaman ilk bölümde anlayacağımız bir şeyler saklı Alice Morgan’da.Ve Luther ile ikisinin ilişkisi diziyi kuşkusuz  heyacanla seyretmemizi sağlıyor.Alice Morgan’ı canlandıran Ruth Wilson daha önce Mini dizi Jane Eyre ‘daki baş rolüyle Bafta ve Altın küre de aday olmuş ve yine bir ingiliz dizisi olan The Prisoner’da da rol almış.Ve daha çok işler yapacak gibi duruyor özellikle güzelliğine önemli bir vurgu yapmak lazım hiç kuşkusuz onun gibi tuhaf bir karaktere yakışacak çekici bir güzelliğe sahip.

Dizi elbette sadece Alice ve Luther arasındaki ilişkiye odaklanmıyor hatta bu sadece bir parçası da denebilir.Seri cinayetler üzerine şekillenen dizi 6 bölümde de yaratıcı ve iyi kurgulanmış bir şekilde ilerliyor.Her bölüm bir saat sürüyor son yıllarda en uzun diziler 45 dakika sürdüğü için bir saat sürmesi gözümüzde büyüyebiliyor ancak luther bir saat boyunca zevkle seyrediliyor diyerek mutlaka izlemenizi öneriyoruz!Ve merakla ikinci sezonu bekliyoruz!

Dizinin güzel mi güzel açılış müziği nedir derseniz buyrun efenim!

Massive Attack - Paradise Circus from Astrid Riecken on Vimeo.

24.12.10

Merry Christmas from Röyksopp!


 Eylül ayından Melody A.M, The Understanding ve Junior'dan  oldukça faklı bir yere koyabileceğimiz 4. stüdyo albümü " Senior"'u yayınlayan grup bu kez çok daha enstrümantal  ve deneysel bir çalışma yapmışlardı..Daha karanlık, içine kapanık kendi halinde bir albüm olan Senior  her bir şarkısı da tekrar tekrar dinlendiğinde bir gelişimin adımları belki de.

Ve Röyksopp bu yılda yine bizimle.Sızdırdıkları yeni yıl şarkıları " Le Cantique de Noel" karanlık havası ve güzelliği ile sanki yetmişlerden gelip görkemiyle bizi bulmuş gibi.Şimdiden diyebiliriz ki farklı bir yeni yıl bizi bekliyor gibi...


İngiltere Semalarından Diziler! No.1

Misfits 


Son yıllarda ingiliz dizileri  Amerikan dizi sektöründen esinlenerek ve kendi özgünlülerini de korumaya çalışarak  güpgüzel diziler sunmaya başladılar.Ve müptelası olduğumuz diziler var artık.
Bunlardan ilki Misfits
Beş tane "sorunlu" genç toplum hizmeti içerisindeyken mucizevi bir fırtına sonucu bazı özel güçler ediniyorlar.Ama bunlar oldukça " "özel" güçler.Zihin okuma, zamanı görebilme, görünmez olmanın dışında dokunduğun erkeği cinsel olarak çıldırtma, eski sevgiliyi kel bırakabilme, gorilden insana dönüşme gibi...Şunu söyleyebiliriz ki  misfits bildiklerimizden biraz farklı bir kahramanlık hikayesi. Süper güçlerinin farkına varmasına rağmen umursamayan ya da işine devam eden dünyayı kurtarmaya çalışmayan insanlar var karşımızda.Şimdi karakterlere bakalım biraz:


Nathan, dizinin en komik karakteri hiç kuşkusuz  seyirciyi diziye bağlayan bir karakter.Ama aynı zamanda etrafında pek sevilen biri değil herkes ile dalga geçen ve hassas noktalarının üzerine gitmeyi seven sorunlu bir tek çocuk.Çok fazla şeker yediği için kamu hizmetinde bulunmak zorunda olan bu karakterin yeteneğini açıklayamıyoruz çünkü bunu zaman içinde dizi de öğreneceğiz.


Alisha, güzelliğiyle daima ön planda ve bir çok sahnede onun bu çekiciliğinin vurgulandığını görüyoruz.Yeteneği ise cinsel olarak erkekleri baştan çıkarmak...


Curtis, dizinin önemli anlarında hadi Curtis zamanda geri git dedirtiyor bizi evet onun yeteneği de bu. Bir zamanlar önemli bir atletken kokain ile yakalanıyor ve toplumsal hizmette buluyor kendini.


Kelly, muhteşem aksanı ve mimikleriyle dizinin diğer bir önemli karakteri. Kendisine orospu diyen birini dövdüğü için toplumsal hizmette bulunan Kelly fırtına sayesinde artık bir telepat.

Simon, antisosyal özellikler gösteren arkadaşları olmayan, gizemli chatleşmeler yapan daima sonuna kadar ilikli gömleğinin düğmeleriyle boğuluyormuş hissi veren bir "görünmez adam"
ya da Nathan'ın değişiyle


" Tuhaf çocuk.Külot koklayıcısı,
bakir, ucube, amcık, sapık, sübyancı,kavun sikici."


Eğlenceli ve farklı karakterleri ve kendini sürekli yenileyen senaryosuyla merak konusu Misfits.
İlk sezonu 12 kasım 2009 başlayıp altı bölüm sürmüş olan dizi bu sezonu ile BAFTA ödüllerinde en iyi dizi ödülünü almış bulunmakta.İkinci sezonunu da yeni yıl bölümü ile henüz bitirmiş olmakta ve duyumlarımıza göre de 3. sezon anlaşmasını da yapmış.Yani yavaş yavaş başlayalım ve 3.sezona hazır olalım, Misfits'i kaçırmayalım efenim!

Not : Unutmadan dizinin güzel mi güzel müziklerine de değinmeden geçmemeli.Meşhur açılış müziği "The Rapture-Echoes" yanı sıra Klaxons, Hot Chip, LCD soundsystem,justice gibi isimleri de duymak mümkün.

İşte küçük bir Misfits şarkıları listesi:


The Rapture-Echoes
Hot Chip- Out At The Picture
Klaxons- Atlantis to İnterzone
justice-Phantom Pt.II ( Boysnoize remix)
Kasabian-Underdog
LCD Soundsystem-Get Innocuous!
Florence And The Machine-You've Got The Love

16.12.10

Beach House-I Do Not Care For The Winter Sun


Kış gelmiş.Yeni yıla çok az bir zaman var.Ve "Teen Dream" ile  bu senenin en iyi albümlerinden birine imza atan Beach House şu buz gibi zamanlarda küçük bir şarkı sızdırdı bizlere.Dinlemeli,seveceksiniz!
Beach House-I Do Not Care For The Winter Sun

5.12.10

Owen Pallett @Salon İksv

Kalp Diyarı yolcusu kalmasın!

2 Aralık akşamı metrolarda koşuşturmayı ilk kez gittiğimiz gözümüzün önündeki Salon İksv’nin yerini bulamamayı ne kadar heyecanla beklediğimi kelimelerle anlatabilir miyim ?Tüm yaşam sağnağının eşiğinde bunca ulaşma çabası ne için?Sahnede siyah çorapları ile koşuşturan bir adam için.Sizin ona ulaşmak için verdiğiniz çabanın karşılığını sonuna kadar vereceği için.Unutamayacağınız bir konser yaşayacağınızı yürüdüğünüz her adımda zaten bildiğiniz için.İşte bu yüzden ordaydık ve iyi ki ordaydık.
Heartland, 2010'un belki de en sevdiğimiz albümlerinden biri. Ve bunun huzuru içinde kalbimiz ve kulaklarımızla Pallett'ı bekliyorduk. Tek kişilik ama kocaman orkestrasıyla  karşımıza çıktı.Elinde kemanı karşısında klavyesi ve loop pedalları .İlk albümü Has a good home'dan The CN Tower Belongs To The Dead ile başladı konseriner He Poos Clouds ve sanki Heartland ve Arcade Fire albümü The Suburbs ile yeterince mükemmel işler çıkarmamış gibi yeni çıkardığı Ep'si A Swedish Love Story'den Don't Stop ve Scandal At The Parkade ile devam etti.Yine Has a Good Home'dan  Arcade Fire şarkılarına esin kaynağı olmuş This Is The Dream Of Win & Reggie söyledikten sonra Heartland yolculuğumuz başladı.Albümün inleyen yaylıları ile hoşgeldiniz diyen şarkısı Midnight Directives,yüreğimizde bir yerlere saklanmaya çalışan E is For Estanged, kemanı üzerinde minik parmak darbeleri ile koşuşturan Keep The Dog Quiet, The Great Elsewhere ve konserin sonlarına yaklaşırken muhteşem bir cover bizi bekliyordu.Caribou'nun Odessa'sını  daha önceki konserlerinde de  coverlamıştı ve beklenen oldu.Ve albümün ilk videosunun sahibi olan Lewis Takes Off His Shirt ile yeniden Lewis ve Owen'ın hikayesine döndük ve Oh Heartland, Up Yours! ve bisin ardından veda ettik Pallett'a.Ne dinlemeye ne bakmaya doyamadık.Mütavazi teşekkürleri ve tek başına bir orkestra kadar başarılı müzikalitesiyle onu yeniden görebilecek miyiz diye düşünüyor bu geceden kalan anılarımızla avunmaya çalışıyoruz.Ve bizi yine, yeni kalp diyarlarına götürmesi için sabırsızlıkla bekliyoruz!

Owen Pallet-Heartland



Kalp Diyarına Yolculuk!

Onunla başladığınız bir yolculuk bilin ki kötü geçemez.Yerin metrelerce altında yürüyen merdivenlerde koşuşturup yetişmeye çalıştığınız tüm stresli koşuşturmalarda o yanınızdaysa bilin ki aksilikler durmayacak ama siz “bir başka” olacaksınız.Kalp Diyarına ya da diyarınıza yaptığınız bu yolculukta zaman kavramınızı kaybedecek dahası nereye ve ne için gittiğinizi de unutacaksınız.Duyabileceğiniz, görebileceğiniz  sadece kalbiniz.

Final Fantasy adıyla dinlemekten keyif aldığımız iki albümün ardından – ki  Has a Good Home ve He Poos Clouds- kendi ismiyle çıkardığı “ Heartland” üçüncü albümü Pallett’ın.Arcade Fire, Grizzly Bear, Beirut gibi gruplarla çalıştıktan sonra belki de en “kendi” hikayesi.
Heartland adeta aylarca,yıllarca sıkılmadan okuyacağınız bir hikaye.Midnight Directives  ile başlıyor Pallet ağzı,yüzü olmayan çiftçi “Lewis”in hikayesine.İnleyen yaylılar ve mırıldanan vokaliyle Midnight Diretives kısa bir şölen. “My body is a Cage" sözleriyle başlayan ve albüme ilk adımlarımızı yavaş yavaş attıran Keep the Dog Quiet ise keman üzerindeki o minik parmak darbeleri ile bizi bir hikayenin içinde koşuşturmaya, kaçmaya, durmaya zorluyor, kafesine bizi hapsediyor.Mount Alpentine’in haykırışlarının ardından davul sesleriyle  karanlık bir  Red Sun No.5 onu izliyor ve sonra sahne “Lewis” in oluyor.Sesine, dertlerine tercüman oluyor Pallett. Lewis Takes Action,  ince melodiler, kesik kesik sesler üzerine kurulu .The Great Elsewhere, piyano ve kemanın hızlı etkileşimleri teklemeler, içini kayırmalar içinde bir duygusal ve zihinsel karmaşının kişisel yaşanmışlıklar içinde sürükleniş ve çıkış arama çabası içinde bir şarkı.Hiç kuşkusuz ki Çek filarmoni orkestrasıyla çalışmasının meyvelerini fazlasıyla almış Pallett.Sesler, melodiler eşsiz güzellikte kulağımıza gelmekte hepsinin tadı birbirinden leziz ve biz dinlemeye doyamıyoruz.Ve burada bitmiyor sadece yolu yarıladık henüz.Albümün ilk videosunun da sahibi Lewis Takes Off His T-shirt ile yeniden dönüyoruz Lewis ve Owen’ın yolculuklarına.Parlayan, ışıklar saçan melodiler eşliğinde Flare Gun ın içine sürükleniyoruz ve bir Disney yolculuğunun tam ortasında arkamızda hayaller önümüzde hayaller fantastik bir dünyanın içinde yürüyoruz hiç kuşku duymadan.Ve E is For Estanged .Lewis Owen hakkında konuşuyor ,Owen Lewis hakkında ;
 " Haven't you heard? I am a flightless bird, I am a liar" 
diyor ve uçamayan, yerde yürüyen bir kuş edasıyla kimi zaman çalıların ardına saklanıyor kimi zaman korkusuzca yürümeye çalışıyor.Albümün sonlarına yaklaşırken hiç kuşkusuz ki yüreğinizde bir yerde de saklanıyor kimi zaman da üzerinde korkusuzca yürümeye çalışıyor.
Heartland, çok kompleks bir yapı ile çepçevre sarmalanmış bir küçük ev gibi.Aslında içinde küçük bir dünyası var ama öyle bir düş ülkesindeki bu ev bazen hiç bilmediğimiz bu dünyada mutluluğa koşarken bazen korkuyor ve kararıyoruz.Ama biliyorum ki bu tertemiz melodilerle süslenmiş fantastik, umut veren trajediyi hayatınızın bir yerine mutlaka sokmalısınız.Belki de kendi kalp diyarınızı bulursunuz içinde kim bilir?

4.12.10

Efterklang “27 Kasım 2010"



 İstanbul’u ikinci kez ziyaret eden Efterklang, bir kez daha Danimarka’nın “Als” adasından kaçmış Babylon’da kendisini izlemek için sabırsızlıkla bekleyen seyircisinin birazcık geç kalmışta olsa karşısındaydı.Yine neşeli yine enerji dolu vokalist Casper Clausen  tebessümlerimizi suratlarımıza yerleştirdi kimi zaman hoplayarak kimi zaman zıplayarak hatta duvarlara tırmanarak bize seyretmesi son derece zevkli bir konser yaşattı.


Full Moon, Alive,Scandinavian Love,İ Was Playing Drums, Mirador, Cutting İce, ve Modern Drift gibi sevilen parçalarını seslendirdiler.Özellikle son albümleri "Magic Chairs" ile büyük çıkışa geçen grup bir röportajlarında albüm hakkında şunları söylüyor :

Son albümünüz Magic Chairs, Depeche Mode ve Nick Cave gibi isimlerle de çalışmış olan Gareth Jones tarafından mix’lendi. Albüme katkısı ne oldu?
Harika bir iş çıkardı- kayıtların sound’larının mümkün olduğunca iyi olmasını sağlamak için elinden geleni yaptı. Çok güçlü bir yanı var, ama aynı zamanda en küçük detayları ve müziğin tüm katmanlarını da duyabiliyorsunuz.
Geçtiğimiz yıl itibariyle “4AD” bünyesine katıldınız. Indie dünyasından birçok ünlü grupla aynı çatı altında olmak nasıl hissettiriyor?
Harika hissettiriyor. 4AD’deki bir sürü grubu çok seviyoruz ve bu tarihi plak şirketinin bir parçası olmaktan gurur duyuyoruz.
Hiç kuşkusuz ki grubun son zamanlarda hızlı bir şekilde daha tanınır olmasını sağlayan da "4AD" bünyesine girmesi oldu.Daha önce grup albümlerini The Leaf Label ve kendi plak şirketleri olan Rumraket'ten çıkarıyorlardı (aslında halen Rumraket'ten de çıkıyor ancak Danimarka çapında bir etkiden söz etmeli) ve şimdi 4AD ile çok daha geniş bir kitleye ulaşmaktalar.Ve müzikal anlamda da  "Magic Chairs"'ı diğer albümlerinden farklı bir yere koymak yerinde olacaktır.Albüm için "Parades" sonrası verdiklerin konserlerin etkisinde olduğunu söyleyen grup çok daha yavaş ve minimal bir albümle çıktılar ve konserde de bu albümün etkisi azımsanmayacak kadar fazlaydı. Kısa bir süre ara vereceklerinin de haberini verdiler.Bunun en önemli nedenini de Vincent Moon’un yeni belgesel projesi “An İsland” için yorucu bir süreçten geçmelerini belirttiler.Vincent Moon’un geçen sene İf ‘te gösterilen Mogwai belgeselini de yönetmiş olduğunu söylemeden geçmeyelim.Aynı zamanda bu aranın nedeni her albümleri için bir inzivaya ve dinlenmeye ihtiyaç duymaları da olsa gerek yani yeni bir albümünde habercisi aynı zamanda.Ve merakla bekliyoruz!
O günkü olmasa da önceki konserlerindeki iki set listi ele geçirmenin verdiği huzur ve güzel bir konser izlemenin keyfi ile evimize döndük.Tekrar gelmelerinin umudu ile teşekkürler Efterklang!


Not: Grubun gitaristi  "Rasmus"un yanaklarına makas almak için herkesin üstünden geçen kişiyi kutlamadan geç"e"miyorum.

Deerhunter-Helicopter

Duyar duymaz,görür görmez  içimi sımsıcacık bir gülümseme ile doldurdun.Deerhunter