5.11.11

EMA

Tatiller yazmak için güzel fırsatlar yaratır.Sırtımızdaki yük biraz olsun hafifler ama sokrat misali sanırım kafamızı atamadıktan sonra o küçük kurtçuklar bizi oymaya devam ediyorlar.Son zamanlarda küçük ve "sessiz" evimin dönüştüğü ruh halinden elimi bilgisayara değdirebildiğim ve sorumluluklarımı etrafımdan uzaklaştırdığım nadide anlardan birinde burdayım.
Yılın sonuna doğru hızlıca geldiğimiz şu zamanlarda kapımızda bekleyen konserlerin hevesi içinde bütün bir yılın dönüşlerini yapıyor, kulaklarımızı sürekli yeniden tazeliyoruz.Bahar dönemi gelmeden içimizde bir şeylerin olgunlaşmasını yeni geleceklerin boşluklarının açılmasını mutlulukla takip ediyor aslında böylesine sevimli cümlelerden daha yağmurlu günlere, ara ara kaybolan eller içinde kendimize dokunmaya çalışıyoruz.
İşte böyle zamanlarda yazılmış bir yazı;


"Ema- Past Life Martyed Saints" 


Erica M. Anderson yani nam-ı değer EMA.Kendisini Güney Dakota'yı bırakıp on sekizinde solist olduğu grubu Gowns'la tanımadım ne yazık ki.Uzaklardan , dalgaların arasından ulaşılmaza ulaştırmaya çalışan vokalleriyle ilk kez  " Marked" sayesinde tanıştım.Şarkıdaki derinlikli,bir yandan serinleten hava ve dönüşlerden oldukça etkilenmiş ve albümün tamamını sabırsızlıkla dinlemiştim.İlk dinlediğimde ufak bir hayalkırıklığı yaşamış hatta albümü sevmemiştim.Fakat zaman içerisinde birçok kez dönüş yapmış ve bu görüşüm oldukça değişmişti. Kendisine kolayca atfedilen experimental etiketlerinin yanından geçtiğini bile düşünmez olmuştum. Her birikimimizi deneme çabamımızı "experimental" diye etiketleyebilir miyiz bunu da bir masaya yatırıp ayrıca bir tartışmak lazım ama birilerince bunun biraz da onu değersizleştiren bir amaçla yapıldığını düşünüyorum .Oysa ki EMA'nın müziğinde tüm o akustik gitarlar içinde özellikle California, Anteroom düşünülürse bariz  grunge etkisini kesinlikle yadsıyamayız 90'lar etkisindeki birçok şarkı da bunu anlamamız için gayet yeterli bence.
                                  
Albümün etiketlenişindeki bu sıkıntının aslında bir yere oturtulması oluşundan kaynaklandığını düşünüyorum. Farklı soundların bir birleşimi gibi fakat aynı zamanda bir kendine özgü bir anlatısı da var.Üzüntüleri ve kaygılarıyla California ya da gerçekten iyi bir başlangıç olan The Grey Ship, akustik gitar vokallerle doğru zamanlarda derdini anlatan yaşanmışlıkları seslendiriyor.İçindeki duyguların samimiyeti ve anlatımının adeta bir bilinçakışı içinde oluşu albümü bende sevdiren detaylar oldu.Hole, Sonic Youth gibi etkilerin mevcudiyetini yadsıyamayacağımızı düşünsem de bu rahatsız edici bir etki içinde ya da kopyalayıp kendine yapıştırmış hissi uyandırmadı.Durdukça daha da oturan ve erken dönem 90'ların o içtenliği içinde bu yağmurlu kışı bekleyen günlerime yakıştı.Eğer kulağınız takılırsa sizde EMA'ya bir şans verin derim.