2.2.13

El Perro Del Mar


image

2003 yılında İsveç'te doğan El Perro Del Mar kırık kalbini genellikle incelikli sözleri ve yumuşak sesiyle anlatan Sarah Assbring'in solo projesi. Bu projeye on yıl önce başlayan Assbring on yılda beş albüm yaptı. Son albümü olan Pale Fire ise Kasım 2012'den çıktı ve müzik eleştirmenlerinden pek iyi değerlendirmeler alamadı. Ama Pale Fire'a bakmadan  önce biraz geçmişe doğru gitmeli çünkü bu uzun bir süreç ve kendi içinden doğrusallık içinde bakmak belki de daha doğru olacaktır. Yolculuğunu daha en başından beri takip eden biri olarak 2005 yılı çıkışlı ilk albümü "Look! It's El Perro Del Mar!" ın bıraktığı izler yıllar içerisinde dönüşümlere uğrasa da 'ayrılık kaydı' yakıştırması yapılan bu albüm içindeki için için sesleri unutabilmiş değilim. Melankolik-pop, lo-fi etiketlerinin üzerine yapıştırıldığı bu albüm akustik gitar tınılarının ağırlıkta olduğu 1950'li, 60'lı yılların kadın gruplarını  hatırlatıyor. Arkadan gelen kadın koro vokallari ve Assbring'in hüzünlü sesi. "Candy"le açılan bu yalnızlık çevrelenmişlik ve onu takip eden hüzün bir sonraki şarkı olan "Sad" de sırtını duvara dayıyor ve yalnızlığına yanıyor. Fakat kuşkusuz ki bu yalnızlığın en iyi anlatıldığı şarkı "Party" olsa gerek. Şarkının sözlerinde de bahsettiği gibi bu yalnızlık, bir şeylerin parçası olma isteği belki de önce birinin parçası olma isteği ki zaten bunlar birbiriyle aynı şeyler. Hayata tutunma yolları. Bir de sen bu yalnızlık içinde boğulurken dışarıda dönen ve bir türlü parçası olamadığın şu parti:
"it so hard to see? I don't want to stay at home
I just want to be a part of it
come on over baby there's a party going on"
Bu anlaşılır sözleri izleyen yalın gitar sesleri, "bebop bebop a loo la bebop a loo la" diyen vokallari  şarkıyı dinleyiciye başarıyla geçiriyor. Albümün devamında da hakim olan bu duygu "This Loneliness"le belki ağlamaya bir adım kala kenarda, uçta bir yerlerde dursa da kararı size bırakıyor El Perro Del Mar isterseniz "İt's All Good", "I Can't Talk About It" de dinleyebilirsiniz ve o zaman bu baby-doll vokaller ve 60'lı yıllar kadın gruplarıyla ne demek istemediğimi de daha iyi anlayabilirsiniz. Bu albümün kapağını kapatmadan önce bir şey eklemek istiyorum. Birincisi albümün ikinci çıkışı olan İngiliz Memphis Industries kayıdında eklenen "God Knows" da kesinlikle atlanmaması gereken şarkılardandır ve ikinci olarak listenin sonunda yer alan ve tüm bu 60'lar pop-rock yakıştırmalarımızın aslında boş olmadığını da Assbring'in de onayladığı bir  Brenda Lee coverı "Here Comes That Feeling" den anlayabiliriz.  
Böylesine hızlı bir çıkıştan sonra bunu sürdürmek kolay iş değil doğrusu. "Look! İt's El Perro Del Mar!" derli toplu ne anlatmak istediğini iyi bilen ve bu tema etrafında duyguları tamamen doğal duran ve içselleştirilebilen bir albüm olarak karşımıza çıkmıştı.
image
Onu takip eden ikinci albüm "From The Valley To The Stars" aslında yine yakın duygular etrafında gezerken daha ilk şarkı olan "Jubilee" den itibaren kulağımızda gelen kilise piyanosunun sesiyle ve inanç, tanrı gibi konulara eğilen sözleriyle daha dini bir tema üzerinde duruyor. Umut, mutluluk, hayal gücü, güneş, çiçekler üzerine olan sözler yine "How Did We Forget" te El Perro Del Mar'ın yavaş vokalleriyle incelikli işler yapmayı başarıyor. Ama "Do Not Despair" gibi şarkılarda da gördüğümüz albümün geneline hakim bir depresif-pop ve bunu en çok destekleyen de bu sözüne ettiğimiz kilise piyanoları, flütler ve içinde bir huzur bulma çabası. Acıları gömme ancak bunu hırsla ya da öfkeyle değil yavaş yavaş, fısıldayarak yapma hali.
Üçüncü albüm Love Is Not Pop sanıyorum ki bu yazıyı yazma nihai amacımız olan son albüm Pale Fire'la gelen köklü değişimin öncüsü sayabiliriz.  Bu albümle birlikte El Perro Del Mar albümlerini süsleyen elektronik sesler kuşkusuz Pale Fire'da tavan yapmışlar. Aslında Love Is Not Pop yine beklendik bir tema çevresinde bir ayrılık sonrası albümü ve aşkın yeniden şekillenişi, kişinin kendini onarması üzerine. Özellikle "Change of Heart" bu albümün çıkış şarkısı olması yanı sıra temsil şarkısı da. Groove bir harmoniyle kulaktan eksilmeyen sesleri, gözlerden silinmeyen görüntüleri ve seni evine, yatağına kaçabileceğin her noktaya kadar takip eden yaşanmışlığın izlerini anlatıyor. "L is for Love" da ise elektronik alt yapılar ve davul sesleri gece karanlığının düşüşü aslında biraz da zamansallıkla ilgili.
Aynı dönem kendi memleketlisi Lykkie Li 'nin yükselişi ve meşhur İsveç elektroniğinin adı, sanı kuşkusuz El Perro Del Mar'ın da müziğine yansımış. Bu albümde bunun hakkını güzel veriyor ve geçmişinden de henüz çok fazla kopmamış. Ancak bir önceki albümdeki bütün o kilise seslerinin bir anda yok olması ve bu değişim yine de biraz plastik değil mi? Nitekim son albüm Pale Fire elde tutulacak güzel şarkılara sahip olmasına rağmen bu nedenle içimde hiçbir yere koyamadığım bir albüm. Elbette ki değişimler olur, olmalıdır da ama bu kadar geçmişinden kopmak pek anlam veremediğim bir şey. Sözlerim romantik aşk şarkıları yapan isveçli güzel bir kadın daha protest şarkılar yapmasın tutuculuğu içinde alınmasın isterim. Demek istediğim bu daha albümün ismini de aldığı ilk şarkısı olan adını Nobokov'un kitabından alan Pale Fire'daki Lykkie Li vokallerine benzer vokaller duymadan da olabilmeli ya da "Hold of the Dawn"da olduğu gibi neredeyse karıştırılacak bir pozisyona gelmemek. Albümün ikinci yarısından sonra  " Walk on By" la açılan trip hop havayı takip eden "Love in Vain""To the Best of A Dying World" 90'lar nostaljisi daha tutarlı diyebilirim. Fakat albümün sonuna yaklaştığımızda gelen "I Was A Boy" benim bu albümden alıp eve götüreceğim şarkı olacak. Çünkü tam da bahsettiğim geçmişinden kopmadan bir şeylere şekillendirip, değiştirebileceğinin parçası bu. Minimal  elektronik sesler ve bilindik Sarah Assbring vokali  çok daha fazlasına gerek yok bence, sizce? 
Postman8

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder